Your browser version is outdated. We recommend that you update your browser to the latest version.

ALEME SIĞMAYAN

Evrenden hiçbir yer merkezi hiçbir şey de merkez değil.

 

Hiyerarşik düzende atom bileşenleriyle oluşuyor değişik maddi sistemler. Biz ve bizden olanlar. Ne topraktan farklıyız, ne kuştan, ne kayadan farklıyız, ne taştan... Her nokta, diğer noktaların tümüyle eşitlenmiş durumda. Tüm parçacıklar o mekansızlıkta, o sonsuz yüksek düzende birbirlerinin adeta dikişsiz bir uzantısı. Öylesine yüksek bir düzen ki o, çoğu fizikçiyi bile “Tanrı’nın zar attığına” inandırmakta. Düzensizlik olarak yorumlanmakta.

 

İçiçe girmiş bu muhteşem düzen, mutlak gerçeklere ve değişmez öğretilere indirgenebilir mi? Söz ilmiklerine ve bağımlılık kulelerine tutsaklık neden? İskender’in kılıcı hala kınından çıkarılmayı beklerken geçmişten nasıl kaçılır? Gelecek geçmişe akmıyor mu?

 

Hala kuvazarların, semenderlerin yada UFO’ların var olup olmadıkları tartışılmakta. Aslında, gerçekte ilgilenilmesi gereken onların hangi amaca hizmet ettikleri değil mi?

 

Kuşkusuz saf bilginin nakli çok zordur. O ancak sembollerle ifade bulabilir. Mana maddeye indirgenir. İşte sembollerin sanatlaşması budur. Çünkü sanat sembolleri aracılığıyla iletişim kurar. Nasıl görebileceğini bilen göz ise, semboller perdesini aşıp üst gerçekliğe ulaşır. Evet, semboller çözümlenmek içindir ve aşılır. Elbette kolay değildir. Çaba gerektirir. Ama “Otomatik ve mekanik insanın”, zannetme yanılgısından doğan depremler çok tehlikelidir. Onun açtığı zararlardan kurtulmak çok daha büyük çaba gerektirir.

 

Zan, kendi ayaklarıyla yıllarca koşsa,

Gene de burnunun direğinden ileriye geçemez, ileriyi göremez.

                                                                                               Mevlana

Çünkü “zan” bilginin, bilmenin önündeki aşılması en güç perdedir. Enerji yüklü bir partikül olan bilgi, ancak bilinçli antenleri tarafından çekilir. Bir frekans buluşmasıdır bu. Tüm perdeler bu noktada aşılır.

 

Aslında unutmamak gerekir ki, yeryüzünde “yeni” tanımlanabilecek hiçbir şey yoktur. Yeni diye yorumlanması değişen ve gelişen bilinçten dolayıdır. Unutuş yasalarınca gerilen perdeler, gelişen bilinçli birer birer açılır.

 

Oğul, Bütün dünyayı testi bil;

Hem de ağzına dek bilgiyle,

Güzellikle dopdolu bir testi.

                                    Mevlana

 

Bilinç, karşıt fizik yasalarına göre ışıktan hızlı bir uzayda yol alır. İşte bu nedenle, bilince ulaşan insan sonsuzluğa ulaşır. Tüm ikiliklerin suçlusu olan zamanı aşar. Sonsuz için sonluyu terk eder ve ALEMİ İÇİNE SIĞDIRMIŞ olarak ALEME SIĞMAZ olur.